27 Ekim 2010 Çarşamba

Aşkından başkalarına bahsettim senden hariç...
Başkaları öğrendi kalbimin derinlerinde yatan seni...
Bir tek sana söyleyemedim seni nasıl sevdiğimi...

Gözlerini başkalarına anlattım senden hariç...
Başkaları bildi gözlerimin sen de sevdiğini...
Bir tek sana gösteremedim gözlerimdeki seni...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Huzurlu ve mutlu bir adam;
Durgun ve mavi bir deniz,
Durgun ve mavi gözlerle
Huzurlu ve mutlu denize bakan
Gözyaşların yanaklarından tüm saflığıyla dökülürken,
Hançerler saplanır kalbime her bir damlada...
Kızarım kendime, dilimden dökülen o uzun sözlere,
Konuştuğum her bir söz, gırtlağıma saplanır kalır.

26 Eylül 2010 Pazar

Sevemedin...

Şimdi anladın mı nasıl seviyorum ben…
Ben seni sevdim gerçekten de be sevdim.
Senin beni sevmeni de, seni de sevdim.
Sen ben terk ettiğinde de seni sevdim.
Ondan sonra da sevmeye devam ettim.
Sendeki insanlığı, bende ki insan sevgisini…
Eski sevgililerimi de aynen böyle sevdim.
Ama sen benim, onları sevmemi sevemedin.
Aslında çok basitti, sevmeliydik herkesi,
Sevgiden çıkar beklemeden sevmeliydik.
Sevgiyi hiç kaybetmeden sevmeliydik.
Ben seni sevdim, senin beni sevmeni de…
Ama sen sevemedin beni de, bendeki sevgiyi de…

12 Eylül 2010 Pazar

Nasıl vazgeçersin?

Şimdi sen denize girmeyi ve yüzmeyi çok seviyorsun değil mi?
O denize senden önce çok kişi girdi ve orda yüzdü diye,
Ya da senden önce girenleri plajda görsen, yatarken…
Sevdiğin denize girip yüzmekten vazgeçebilir misin?

Şimdi sen yemek yemeyi çok seviyorsun değil mi?
O tencereden daha önce başkaları da yedi diye,
Ya da senin sevdiğin yemeği başkaları da seviyorsa…
Sevdiğin yemeği yemekten vazgeçebilir misin?

Şimdi söyle bana, sen beni şimdi şu an seviyorsun değil mi?
Ben başkalarını, başkaları da beni daha önce sevdik diye,
Ya da senin sevdiğin senden önce başkalarıyla seviştiyse…
Şimdi seni seven beni, sevmekten nasıl kolay vazgeçebilirsin?

7 Eylül 2010 Salı

Savur ve öldür beni...

Savur küllerimi, kumlarla mavi denizin birleştiği uzun kıyıya…
Med-cezir beni götürür uzaklara sonra geri dönerim yine sana…
Savur sevgilim küllerimi, senin için yakmıştım ben kendimi…
Ve öldüm, hissetmedim ölürken senin tenimde yaktığın ateşi…
Savur beni umarsızca, karışmayı isterim havaya ve engin sulara…
Savur, bir de sen öldür beni, öldürdüğün gibi yaşarken aldatmanla…
Sevgini benden başka bir bedene vererek, beni sana aç bırakmanla…

2 Eylül 2010 Perşembe

Sen?

Sen beni senin gibi mi zannettin?
Senin gibi, seni unutacağımı mı?
Sen beni herkes gibi mi zannettin?
Sevip seni, sonra sileceğimi mi?
Sen beni onlar gibi mi bildin?
Seni öpüp sonra gideceğimi mi?
Sen beni aptal mı zannettin?
Sevip, senden vazgeçeceğimi mi?

Bir de bana aşık olun...

Kadınların sırılsıklam aşık oldukları erkekler gördüm.
Sonra ne kadar çaresiz kalıp, zavallı duruma düştüklerini…
“O olmazsa ölürüm” diyen sığ ve basit cümlelerini duydum.
Sonra hayatta kalıp gülücüklerle başka aşklara düştüklerini...
Günlerce, şişmiş gözlerle durmadan ağladıklarını gördüm.
Sonra makyajlı gözlerle başka bir erkeğe bakıp, iç geçirdiklerini…
Sözde aşık olup "aşığım sana doyamıyorum" dediklerini duydum.
Ve sonra aşkı defalarca lanetleyip, yeminler ettiklerini aşka karşı...
Ve kadınların hep birilerine aşık olduklarını gördüm, inanmadım.
Sonra onlara gerçek aşkı anlattım, bana inanmadılar, inanamadılar.
Dedim ki o zaman onlara; “sürünün, acı çekin, ağlayın, lanet okuyun.
Siz bununla besleniyorsanız, alın o zaman benden de size bir aşk…
Bana da aşık olun haydi, olun ki sizi bir de ben süründüreyim.
Bir kez benle sürünürseniz, başkasıyla sürünmekten tatmin olmazsınız.

31 Ağustos 2010 Salı

Sorarım?

Sabahın sahibine, akşamın efendisine, sevginin mucidine…
Sorarım ey Tanrım, bakarım senin bana gösterdiğin sevgiye…
Ve sorarım, yok mu senden bir tane daha insan suretinde?

Göklerin hakimine, yıldızların mucidine, rahman sahibine…
Sorarım ey Allah’ım, bakarım senin bana gösterdiğin şefkate…
Ve sorarım, hani ruhundan üflemiştin, insan dediğin birçok eşeğe…

Unutmadım ama unuttum...

Unutmadım, unutamadım seninle geçen günleri…
Sen kolay unutabildin mi, seni sevmelerimi?

Unutmadım, unutamadım seninle gezmelerimizi…
Sen hatırlıyor musun, elini tuttuğum geceleri?

Unutmadım, unutamadım senin sevmelerini…
Sen unutabildin mi, ellerinle beni nasıl sevdiğini?

Unutmadım, unutamadım seninle sohbetlerimizi…
Sen kolay unutabildin mi, anlattığım hikayeleri?

Unutmadın, unutamadın, biliyorum sevgili…
Sen kolay unutturdun ama bana sevgiyi...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Ve biliyorum ki...

Ve biliyorum ki, şu aşk denen şey çok zor zanaat be birader…
Düşünsene bir yahu, ne emek var harcanacak ne zaman onca…
Ve biliyorum ki, iş hiç de kolay değil be dostum, uğraşacaksın bayağı…
Düşünsene önce güzel ve alımlı bir kadın bulunacak, ama dostça...
Ve sonra tanımaya çalışarak geçecek birbirini onca ay, atamayacaksın yatağa…
Düşünsene ne çok vakit kaybı, boşa harcanan anlamsız zamanlar, aptalca…
Ve sonra “sana sen bana fazlasın, ne kadar da iyisin” masalını anlatacak
Düşünsene bu cümleyi duyacaksın, kesinlikle ondan en fazla birkaç ay sonra...
Ve sonra su koyuverecek, devamlı mırın kırın edip, saçma sebepler sunacak.
Düşünsene, çekemeyeceksin ve bunalacaksın ve bulacaksın başka bir koynu…
Ve sonra seni yakalayacak, sarmaş dolaş, çırılçıplak, kanter içinde onunla yatakta…
Düşünsene, söyleyemeyeceksin, “sen beni bu hale soktun Allahın belası , ” diye…
Ve sonra, haklı olacak gitmek isteyecek, sense yalvarmayacaksın ve seni terk edecek.
Düşünsene herkese anlatacak, “aldattı beni o orospuyla, şerefsiz herif ” diye…
Ve sonra sen bir gün, bir mesaj yazacaksın; “ kahretsin hepsi senin suçundu”.
Düşünsene hem suçlusun salak gibi, hem de bu durumda aslında güçlü…
Ve sonra kendini içkiye vereceksin, sanki o değilmiş gibi ilk giden, fazlasın diye.
Düşünsene, kadın sana değerini çoktan biçmiş ve “fazlasın bana demiş” .
Ve sonra sen de fazla gelen kısımları paylaşmışsın başkasıyla, ona yeteri kalsın diye…
Düşünsene, sana yaptığı keleği, sen ona ver aslında ona yeterli olan her şeyi…
Ve sonra seni terk etsin sırf paylaşırken gördü diye ona göre fazla olan şeyleri…
Düşünsene harcanan onca zamanı ve verdiğin onca değerli salakça sevgiyi…
Ve sonra başa döneceksin sen de benim gibi ve dostuna efkarla diyeceksin ki;
“Düşünsene aşk çok zor be birader, siktir et aşkı meşki, gel içelim kanki”…

Bir gece...

Seninle sabaha kadar
Sevişsek diyorum bir gece...
Dayanabilir misin peki,
Seni öyle sevmeme sence?
Ellerim üzerinde dolaşırken,
Dudaklarım sana yapışıkken,
Hala inler misin, nefes nefese,
Bu ilişki bitsin diye?
Korkma gel dene...
Tadını alınca bağımlılık yapar o gece
Ve hep istersin edepsizce…
İnanmazsan sor senden öncekilere...
Çok kişi geldi geçti ama
Hala tek istedikleri, o bir tek gece...

22 Ağustos 2010 Pazar

Elimde miydi sence...

Elimde miydi sanıyorsun, senin gitmene izin vermem?
İstesem durduramaz mıydım seni, bırakır mıydım böyle?
Ama ben de biliyordum, gitmeliydin, hem de arkana bakmadan…
Zaten bakma da, üzülürsün, çünkü senden sonra bana bir haller oldu.
Seni öyle çabuk unuttum ki, sen bile şaşırırdın nasıl becerebildiğime…
Ondan sonra bir hovardalık aldı beni, bir vurdumduymazlık, sorma gitsin.
Yok sana inat değil asla, kendimden intikam alıyorum yalnızca…
Seninle boşa geçen zamanların intikamını alıyorum kendimden acımasızca…

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Yalnızım evde, kimse yok...

Karşımda deniz, üzerinde yakamoz, ay parlamaktaymış
Yanımızdaki gazinonun ışıkları ise yakamoza rakip ışıldıyormuş
Benimse ışıklar var göremediğim, yalnızım evde, kimse yok

Yanımızdaki gazinodan canlı müzik sesleri geliyormuş kulaklarımıza…
Susturmaya çalışıyormuş bağıra bağıra, dalgaların sesini edepsizce…
Benimse sesler var hiç duyamadığım, yalnızım evde, kimse yok.

Denizde gaz lambasıyla ağ atan küçük bir balıkçı teknesi varmış.
Lambası sönmek üzereymiş belli, balıklar çok gülüyormuş buna…
Benimse hiç gülemediğim şeyler var, yalnızım evde, kimse yok.

Arkadan koca çam ağaçlarının ve kozalakların kokusu duyuluyormuş.
Arada bir de şarkı söyleyen sevgili ateş böcekleri varmış sevinçle…
Benimse söyleyemediğim şarkılar var içimde, yalnızım evde, kimse yok.

Yanımda çok sevdiğim dostum oturup anlatıyormuş bana bunları…
Keyifle dinliyormuşum onu, dalıyormuşum ama belli belirsiz uzaklara…
Benim gidemediğim böyle bir yer var hayalimde, yalnızım evde, kimse yok.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Bizim vardı?

Bizim senle sevişmelerimiz vardı, yatağı darmadağın ettiğimiz.
Bizim senle uyumamız vardı, sevişmekten de beter kendimizden geçtiğimiz.
Bizim senle hayvan gibi kavgalarımız vardı, kanın gövdeyi götürdüğü...
Bizim senle başka nelerimiz vardı, dur bakıyım bir düşüneyim?
Hadi ordan be! Bizim senle hiç bir bokumuz yoktu, hayal kurdurma bana...

17 Ağustos 2010 Salı

Susacağım ama...

Sana bir şey demeyeceğim artık ben daha…
Aslında söylenecek anlamlı birçok şey var ama
Susacağım, sesimi kısıp, içimden konuşacağım.

Bekleyeceksin, güzel bir şeyler söyleyeyim yine...
Senin için bu anı unutulmaz kılayım diye...
Susacağım, içime atıp, sessiz çığlıklar atacağım.

İsteyeceksin ama iştahla arzulayacaksın önce,
Kendini kollarımda bulmayı, umarsız ve edepsizce…
Susacağım, kollarımı bağlayıp ve sana sarılmayacağım.

Bana değil, aynaya dönüp kızacaksın o güzel yüzüne,
Soracaksın hep "neden" diye bana ve kendi kendine…
Susacağım, vermeyeceğim cevap, seni cezalandıracağım.

Gün gelecek istemeden, çıkacaksın karşıma yolumda…
Dilin tutulacak, donacaksın, gördüklerin karşısında…
Susmayacağım; "İşte yeni sevgilim, tanışın" diyeceğim.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

...

Benim gönlüm kırlarda dörtnala koşan bir aygır gibi, coşkulu ve özgürdür...

Bir kısrak olmalı, benimle yanımda koşan, yelesini savura savura bana doğru...

Gövdemizden akan ter, bizi özgür kılmalı, rüzgarın çarpmasıyla, serinlemeliyiz...

Ve ben ona hava atmalıyım daha hızlı koşmaya çalışarak, kaslarım ortaya çıkarken

Soluklarını ensemde hissedecek kadar yakın olmalı ben şaha kalkmışken...

Ormanlara dalmalı benimle şuursuzca, sık ve dikenli ağaçların, çalıların arasına...

Bana güvenmeli, peşimden gelmeli, gerektiğinde "tırıs" yürüyebilmeli benimle ahenkli...

Vahşi ormanın güzelliklerini ve en lezzetli otları nerede bulacağını öğrenmeli benden...

Beni dinlemeli, çünkü ben ormanların, ben büyük kırların, ben taşlı yolların koşucusuyum.

Ve eğer becerebilirse bu yolculuklarda her gün hızıma yetişmeyi ve ayakta kalmayı,

Sevişmeliyiz uçsuz bucaksız kırlarda, bir aygır ve kısrağa yakışır şekilde, hergünün gecesinde...

Her yeni gün aydığında, başka bir yolculuğa çıkmalı benimle, nereye gideceğini umursamadan...

Hızlı, özgür, vahşi, coşkulu ama sakin, uysal, ehil ve yavaş, ahenkli ve şefkatli olmalıyız.

Her yolculuğun sonundaki, güneşi devirip, dağların ardına saklanıp, sevişmelerimiz gibi...

12 Ağustos 2010 Perşembe

Şimdi gitme zamanı...

Şimdi bir şeyler söylemek zamanı gibi gözükse de,
Söylenen söylendi, öyle söylenmek istenmese de .
Pek çok defa istenmeden, sevgi için dile gelse de...
Ve gözlere birkaç damla anlamsız yaş verse de...

Şimdi bir şeyler söylemek zamanı gibi gözükse de,
Şimdi susmanın en doğru zamanı, beceremesen de...
Yorgun ve yaşlı kalbi kırmamak için, istemeden de...
Ve şimdi tam da yeri yok olup gitmenin, zamanın içinde..

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Gömelim gitsin...

Çal çanları be adam, çal kuvvetlice durma...
Görmüyor musun kalkan şu cenazeyi?
Bırak dua etmeyi, asıl tüm gücünle, çal çanları
Sonra gel gir şu tabutun altına, taşı sen de

Bir el at be adam sen de, gel de bir el at
Gömelim şunu artık, kimse görmeden
Bırak hayıflanmayı, geçti artık, bir el at
Sonra kaz toprağı küreğinle, en derin şekilde

Ört üstünü tabutun be adam, ört ki görülmesin...
Toprağını bolca at, gözükmesin dört kollu
Bırak ağlamayı yahu artık, toprağını bol koy
Sonra düzelt ellerinle, üstü şekilli olsun

Şimdi çok dizlerinin üstüne, çök be adam...
Görmüyor musun gömdük onu en derine
Çök artık, çünkü anlamı yok ayakta kalmanın
Aşk öldü ve gömdük, sen ayakta kalsan ne yazar

....

Sahipsiz, kaskatı kalbim bu gece,
Bomboş göğüs kafesimin içinde...
Görevini yapmakta sadece,
Ayakta kalmam için bir süre...

İçi boş atmakta kalbimin bu gece
Bomboş göğüs kafesimin içinde...
Beklemekte öylece sadece,
Yaşamını bitirmek için gerektiğinde..

22 Temmuz 2010 Perşembe

Aşkı sorarlar bana...

Aşkı sorarlar devamlı bana,
Sürmez mi diye sonsuza…

Sürmez canim, sürmez bebeğim…
Aşk tükenir, harcanılır umarsızca…

Aşkı sorarlar devamlı bana,
Biter mi diye gecenin sabahına…

Biter canim, tükenir elbet hayatım…
Aşk silinir, hatırlamaz kimse bir daha…

Aşkı sorarlar devamlı bana,
"Ya sen üstat" derler, unutur musun?

Unutmam dostlar, unutamam çünkü…
Aşkı ben esas, aşk bitince yaşar ve yazarım.

20 Temmuz 2010 Salı

Çok sıcak...

Çok sıcak... Derimi yüzesim geliyor ve yatağımda dönüp duruyorum. Pikemi bir kenara fırlatmış, karanlık odada, açık bir pencereden arka bahçeye bakan, ufak bir esinti olsun diye beklerken...
Çok sıcak... Üstümdekileri çıkarıp, çırılçıplak yatasım var. Ama sana ayıp olur diye giydim şortumu ve tişörtümü... Yoksa yırtar atardım üstümden onları ve uzanırdım tüm çıplaklığımla ateşten yanan yatağa...
Çok sıcak... Uyuyamıyorum. Sen varsın diye yanımda... Çünkü seni ilk defa uyurken görüyorum, çünkü ilk şereflendirişin bu yatağımı... E uyumak yakışmaz bana bu durumda... İlke nöbet tutuyorum tüm gece boyunca...
Çok sıcak... Bir de sen olunca, çok sıcak gerçekten... Ne üstümdekileri söküp atabiliyorum, ne sana sarılabiliyorum, ne de seni seyretmekten uyuyabiliyorum. Sana dokunamamak ne kötü…
Çok sıcak... Öyle sıcak ki, göz kapaklarıma terler damlıyor, kırpıştırıyorum gözlerimi... Yavaş yavaş açıyorum, bakıyorum, duvar tarafında kırmızı kılıfını geçirdiğim yastık... Seni arıyorum. Yoksun. Sana bakınıyorum. Yoksun.
Bir titreme geliyor, üşüyorum...

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Korku ve hayal karışınca birbirine...

Korkuyordun ve bana soramamıştın ya, merak etmiştin içten içe...
“Ben olmasam ne fark eder ki hayatında?”diyememiştin bana,
Alacağın cevabı duymak istemiyormuşçasına, gözlerini kaçırarak...

En karanlığından bir gece, en solgunundan bir ay, parlamayan yıldızlar
Ve en siyahından denizi ümitsizliğe boyayan yıldızsız bir gökyüzü,
İşte bir de buna gülüşün ve gözlerin olmadan geçen bir günü ekle...

Şimdi söyle bana, fark eder mi yokluğun sence, yoksa bekliyim mi?
Hayalimde gülüşün, aklımda gözlerin, ümidin yorgun kalbimde...
Belki de gelmeyeceğini bilerek, hayatımda kalan son 35 senede

11 Temmuz 2010 Pazar

....

Ağla şimdi bakalım böyle,
Sana güneşi vaadetmiştim.
Sen elinin tersiyle ittin ışığı
Ve benden şimdi sürpriz iste,
Benim de mucizelerim kısıtlı...

Şimdi artık yağmur yağdırıcam.
Sana güneşi ellerimle vermiştim.
Sen fırsatlari böyle teptikçe
Ve benden şimdi sürpriz iste,
Benim de mucizelerim sınırlı...

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Ne oldu şimdi..?

Eee ne oldu şimdi ne sen kazandın ne ben...
Peki ikimizde kazanamadıktan sonra ne anlamı var?
Ne anlamı var bunca zaman harcamanın sevgiyi tartışmak için...
Boşa konuşulan laflar sence boşa harcanan zaman değil midir?
Sen değil miydin, boşa harcanacak zaman yoktur diyen?
Sen değil miydin ilgime alakama bir ton anlam yükleyen?
Eee ne oldu şimdi, sen aşkı istedin, ben dadaşlığı...
Ben yalın gedlim dümdüz, sen dolambaçlı ve virajlı...
Ne anlamı var şimdi, benden istediğinde arkadaşlığı?
Herşey zamanında güzel ve olması gerektiği gibi yapılmalı...
Geç kaldıktan sonra olmaz öyle eski güzelliği ve tadı...
Sen şimdi planla gününü ve hayatını, katmadan benim değerli zamanımı

1 Temmuz 2010 Perşembe

...

Sana hep söyledim ne hayat yalan, ne aşk gerçek
Aşkı yaşayana, herşey toz pembe bir peri masalı
Yaşamayana,kırmızı bi elma Kaf dağında

Sana hep söyledim, ne aşk yalan, ne hayat gerçek
Mutlu olana, hayat zevk alınası bir aşk masalı
Olmayana, bir serap çölün ortasında

28 Haziran 2010 Pazartesi

Rakımla sevişmeler

Geceyarısını bir saatten fazla geçmiş,
Ben hala rakımla sevişmeye devam ediyorum.
Gökgürültüsü ve yağmur bana müzik yaparken,
Şimşek arada çakarak bana ışık yapıyor,
Önümü ve bardağımı görmem için...
Gözlerim rakıdaki alkol miktarına yenik,
Kapanmaya yüz tutmuş.
Ama benim hala yatağıma gidip,
Yastığıma sarılasım yok.
Mısralar karalıyorum defterime,
Ama hala aşkı ya da kimseyi sevesim yok.

Boşa Aşk...

Geceler uzun,yanlız,sessiz kalıyorsa bu benim tercihimdir.
Boş aşk laflarına,anlamsız aşk kelimelerine kanmak istemeyişimden,
Sırf aşk yaşamak için çabalayan beyinlere,
Vücutlara verecek birşeyim olmayışındandır.
Aşkım kelimesini boşa söyleyebilen dudakların,
Kalbinde duymadan, sevişirken dile getiren dilin,
Bana samimi gelmeyişindendir.İşte tam da bu yüzdendir ki,
Ben böyleyim ve ben böyle gerçekten çok iyiyim.

9 Nisan 2010 Cuma

.......

Adımlarını izliyorum.
Nefes alışını…
Uzaktan sessizce,
Seninle inip kalkıyor,
Göğsüm ahenkle…
Senle yürüyorum.
Kaldırımın kenarından,
Senin baktığın yere,
Bakıyorum kalbimle…
Senin bastığın yere,
Basıyorum sessizce…
Rahatsız olma diye…
Seninle gülüyor yüzüm…
Sen ağlayınca da,
Gözlerim sana ağlıyor.
Seninle düşünüp,
Seninle uyuyor,
Seninle kalkıyorum,
Sensiz yatağımdan…
Seninle üşüyorum .
Seninle ısınıyorum.
Seninle yemek yiyor,
Senin şerefine içiyorum,
Sensiz masamda…
Koltuğumda sensiz uzanıyorum,
Keyifsiz filmlerin ekranına…
Sensiz dinliyorum ,
O sevdiğimiz şarkıları…
Daha ne kadar sessiz,
Daha ne kadar sensiz,
Daha ne kadar bizsiz sence?
Hayat o kadar uzun mu,
Bizi beklemeye?
Ya da çok mu kısa acaba,
Yaşayamadan bizi, bizsiz bitmeye?

7 Nisan 2010 Çarşamba

Sıcacık gülüşünden mi bilmiyorum, ama bir şey var sende tarif edemediğim.

Anlamlı bakışlarından mı bilmiyorum, ama bir şey buldum sende söyleyemeyeceğim.

Öyle kıvrılışından mı yanıma bilmem, ama bir şey buldum sende hep isteyebileceğim.

O yumuşacık ellerinden mi bilmem, ama bir şey buldum sende hep dokunabileceğim.

Dudaklarının verdiği huzurdan mı bilmem, ama bir şey buldum sende hep öpebileceğim.

Öyle bir şey buldum ki sende, bırakmak istemeyeceğim, gitsem de geri dönebileceğim.

2 Nisan 2010 Cuma

İçimden gelen...

İçimden gelerek yazdığm mısralar bunlar sana...
Ağır anlam yükleme sakın bu dize ve satırlara...
Kalbimi tercüme etmek istedim yalnızca...
İçimden gelerek yazdığım mısralar bunlar sana,
Senle gecen geceleri unutmak istemem,unutamam asla...

Omuzum sensiz....

Uzatmayacaksın değil mi sensiz zamanı benim için,
Yoksa omuzum kimi ağırlar senin yokluğunda?
Hep kedim olsan da, başını ağırlasa gögüsüm...
Sensiz geçen geceler artık benim istemediğim kabusum.

Görmeden seni....

Geceleri senin uzağında kalıp sesini duymak telefonda...
Aynı şey değil, yanımdayken sen, yatağımda kollarımda...
Bekle dersen beklerim, her gece telefonda sesinle yetinirim.
Sen hazır hissedene kadar, ben senin için kendimi beslerim.

Gündüzleri başka bir dert, senin bebek yüzünü görmemek.
Hiç te aynı şey değil, seni gece ve gündüz özlemek.
Bekle dersen bebeğim,ben burdayım sana söylemiştim.
Sen artık "seninim" diyene kadar, ben seni sabırla beklerim.

Zaman...

Sen kimsin bilmiyorum ama...
Ruhumu sana vermek istiyorum.
Sen belirsizsin benim için ama...
Ben, benim olmanı istiyorum.

Zamansa isteğin, zaman senin olsun.
Kalbim sabırlıdır biliyorum.
Biz; Sen istediğin zaman olsun.
Ben senin olacağımı biliyorum.

13 Mart 2010 Cumartesi

Un Amour Eternel

Je me demande tout le temps ce que c'est?
Cette incompréhensible salot emotion.
Est une queleque chose que je n'ai jamais eu,
Dans ma vie ou dans ma maison?

Alors ma tete est engagée completement
De toutes ces émbeciles undemandable questions.
Il n'est pas facile de comprendre ce que je veux
Dans ma misérable vie de toutes facons.

J'ai laissé tomber plusieurs années avant
A penser sur le misérable amour éternel.
Mais maintenant une jeune fille est venue,
Et mon coeur me semble appartenir qu'a elle.

..........

That's because of the beauty of your innocent eye
I wanna hold your silky hands and not to query “why”

If you listen well, can hear my heart beating so melodic
It is because of your beauty baby, I am that much ecstatic

So listen to me my precious, this love song is for you
Let me come to you, and all our dreams may come true

12 Mart 2010 Cuma

3 gün ve sen...

Kollarım senin olsun açayım iki yana, korusun seni azgın dalgalardan,
Göğsümü açıyım sadece sana, getir gemini güvenle yanaştır bu limana
Kalbimin atışı sana yol göstersin geceleri, yanıp sönen fener misali
Yanaş, yavaş yavaş yanaş bana, atayım kollarımı, limanımdan sana
Sana mahkum parmaklarım dolansın beline, hoyrat halatların yerine

Gel devir kadehlerini birer birer, senin için hazırladığım, rıhtımımda
Sonsuzluk hüküm sürer bu limanda, vaktin yoktur hiçbir hükmü
Sen artık güvendesin iskelen sancak alabanda, halatların dubalarımda
Korkma bebeğim, bırak geminin dümenini benim kumandama
Sen sadece keyfini sür, ister kamaranda, ister güvertede yağmurlu havalarda

Kendi yorganımı sana örtü yaparım, soğukta üşümeyesin diye
Uykunda seni kollar nöbet tutarım, mutluluğun kaçmasın benden uzağa
Rüzgarlar kesilse, ben üflerim yelkenlerini ciğerim sökülene kadar
Dümeni bana bırak, lodosun da olurum senin, gideceğin yere kılavuzun da
Başka limanlara uğramana gerek kalmadan, alırım seni sonsuz kollarıma

Deniz emrimize amade bebeğim, korkma! Ben Poseidon’un oğluyum!
Beni görünce deniz azmaz, dalgalar coşmaz, korkar benden yaratıklar
Ve ben yunusları gönderirim sana, eşlik etsinler diye şen kahkahalarıyla
Kollarım dalgakıran, göğsüm sana liman, kalbim sana ışık yolunda
Sen devir kadehlerini yine, ümitsizliğe kapılmadan, benim rıhtımımda