31 Ağustos 2010 Salı

Sorarım?

Sabahın sahibine, akşamın efendisine, sevginin mucidine…
Sorarım ey Tanrım, bakarım senin bana gösterdiğin sevgiye…
Ve sorarım, yok mu senden bir tane daha insan suretinde?

Göklerin hakimine, yıldızların mucidine, rahman sahibine…
Sorarım ey Allah’ım, bakarım senin bana gösterdiğin şefkate…
Ve sorarım, hani ruhundan üflemiştin, insan dediğin birçok eşeğe…

Unutmadım ama unuttum...

Unutmadım, unutamadım seninle geçen günleri…
Sen kolay unutabildin mi, seni sevmelerimi?

Unutmadım, unutamadım seninle gezmelerimizi…
Sen hatırlıyor musun, elini tuttuğum geceleri?

Unutmadım, unutamadım senin sevmelerini…
Sen unutabildin mi, ellerinle beni nasıl sevdiğini?

Unutmadım, unutamadım seninle sohbetlerimizi…
Sen kolay unutabildin mi, anlattığım hikayeleri?

Unutmadın, unutamadın, biliyorum sevgili…
Sen kolay unutturdun ama bana sevgiyi...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Ve biliyorum ki...

Ve biliyorum ki, şu aşk denen şey çok zor zanaat be birader…
Düşünsene bir yahu, ne emek var harcanacak ne zaman onca…
Ve biliyorum ki, iş hiç de kolay değil be dostum, uğraşacaksın bayağı…
Düşünsene önce güzel ve alımlı bir kadın bulunacak, ama dostça...
Ve sonra tanımaya çalışarak geçecek birbirini onca ay, atamayacaksın yatağa…
Düşünsene ne çok vakit kaybı, boşa harcanan anlamsız zamanlar, aptalca…
Ve sonra “sana sen bana fazlasın, ne kadar da iyisin” masalını anlatacak
Düşünsene bu cümleyi duyacaksın, kesinlikle ondan en fazla birkaç ay sonra...
Ve sonra su koyuverecek, devamlı mırın kırın edip, saçma sebepler sunacak.
Düşünsene, çekemeyeceksin ve bunalacaksın ve bulacaksın başka bir koynu…
Ve sonra seni yakalayacak, sarmaş dolaş, çırılçıplak, kanter içinde onunla yatakta…
Düşünsene, söyleyemeyeceksin, “sen beni bu hale soktun Allahın belası , ” diye…
Ve sonra, haklı olacak gitmek isteyecek, sense yalvarmayacaksın ve seni terk edecek.
Düşünsene herkese anlatacak, “aldattı beni o orospuyla, şerefsiz herif ” diye…
Ve sonra sen bir gün, bir mesaj yazacaksın; “ kahretsin hepsi senin suçundu”.
Düşünsene hem suçlusun salak gibi, hem de bu durumda aslında güçlü…
Ve sonra kendini içkiye vereceksin, sanki o değilmiş gibi ilk giden, fazlasın diye.
Düşünsene, kadın sana değerini çoktan biçmiş ve “fazlasın bana demiş” .
Ve sonra sen de fazla gelen kısımları paylaşmışsın başkasıyla, ona yeteri kalsın diye…
Düşünsene, sana yaptığı keleği, sen ona ver aslında ona yeterli olan her şeyi…
Ve sonra seni terk etsin sırf paylaşırken gördü diye ona göre fazla olan şeyleri…
Düşünsene harcanan onca zamanı ve verdiğin onca değerli salakça sevgiyi…
Ve sonra başa döneceksin sen de benim gibi ve dostuna efkarla diyeceksin ki;
“Düşünsene aşk çok zor be birader, siktir et aşkı meşki, gel içelim kanki”…

Bir gece...

Seninle sabaha kadar
Sevişsek diyorum bir gece...
Dayanabilir misin peki,
Seni öyle sevmeme sence?
Ellerim üzerinde dolaşırken,
Dudaklarım sana yapışıkken,
Hala inler misin, nefes nefese,
Bu ilişki bitsin diye?
Korkma gel dene...
Tadını alınca bağımlılık yapar o gece
Ve hep istersin edepsizce…
İnanmazsan sor senden öncekilere...
Çok kişi geldi geçti ama
Hala tek istedikleri, o bir tek gece...

22 Ağustos 2010 Pazar

Elimde miydi sence...

Elimde miydi sanıyorsun, senin gitmene izin vermem?
İstesem durduramaz mıydım seni, bırakır mıydım böyle?
Ama ben de biliyordum, gitmeliydin, hem de arkana bakmadan…
Zaten bakma da, üzülürsün, çünkü senden sonra bana bir haller oldu.
Seni öyle çabuk unuttum ki, sen bile şaşırırdın nasıl becerebildiğime…
Ondan sonra bir hovardalık aldı beni, bir vurdumduymazlık, sorma gitsin.
Yok sana inat değil asla, kendimden intikam alıyorum yalnızca…
Seninle boşa geçen zamanların intikamını alıyorum kendimden acımasızca…

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Yalnızım evde, kimse yok...

Karşımda deniz, üzerinde yakamoz, ay parlamaktaymış
Yanımızdaki gazinonun ışıkları ise yakamoza rakip ışıldıyormuş
Benimse ışıklar var göremediğim, yalnızım evde, kimse yok

Yanımızdaki gazinodan canlı müzik sesleri geliyormuş kulaklarımıza…
Susturmaya çalışıyormuş bağıra bağıra, dalgaların sesini edepsizce…
Benimse sesler var hiç duyamadığım, yalnızım evde, kimse yok.

Denizde gaz lambasıyla ağ atan küçük bir balıkçı teknesi varmış.
Lambası sönmek üzereymiş belli, balıklar çok gülüyormuş buna…
Benimse hiç gülemediğim şeyler var, yalnızım evde, kimse yok.

Arkadan koca çam ağaçlarının ve kozalakların kokusu duyuluyormuş.
Arada bir de şarkı söyleyen sevgili ateş böcekleri varmış sevinçle…
Benimse söyleyemediğim şarkılar var içimde, yalnızım evde, kimse yok.

Yanımda çok sevdiğim dostum oturup anlatıyormuş bana bunları…
Keyifle dinliyormuşum onu, dalıyormuşum ama belli belirsiz uzaklara…
Benim gidemediğim böyle bir yer var hayalimde, yalnızım evde, kimse yok.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Bizim vardı?

Bizim senle sevişmelerimiz vardı, yatağı darmadağın ettiğimiz.
Bizim senle uyumamız vardı, sevişmekten de beter kendimizden geçtiğimiz.
Bizim senle hayvan gibi kavgalarımız vardı, kanın gövdeyi götürdüğü...
Bizim senle başka nelerimiz vardı, dur bakıyım bir düşüneyim?
Hadi ordan be! Bizim senle hiç bir bokumuz yoktu, hayal kurdurma bana...

17 Ağustos 2010 Salı

Susacağım ama...

Sana bir şey demeyeceğim artık ben daha…
Aslında söylenecek anlamlı birçok şey var ama
Susacağım, sesimi kısıp, içimden konuşacağım.

Bekleyeceksin, güzel bir şeyler söyleyeyim yine...
Senin için bu anı unutulmaz kılayım diye...
Susacağım, içime atıp, sessiz çığlıklar atacağım.

İsteyeceksin ama iştahla arzulayacaksın önce,
Kendini kollarımda bulmayı, umarsız ve edepsizce…
Susacağım, kollarımı bağlayıp ve sana sarılmayacağım.

Bana değil, aynaya dönüp kızacaksın o güzel yüzüne,
Soracaksın hep "neden" diye bana ve kendi kendine…
Susacağım, vermeyeceğim cevap, seni cezalandıracağım.

Gün gelecek istemeden, çıkacaksın karşıma yolumda…
Dilin tutulacak, donacaksın, gördüklerin karşısında…
Susmayacağım; "İşte yeni sevgilim, tanışın" diyeceğim.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

...

Benim gönlüm kırlarda dörtnala koşan bir aygır gibi, coşkulu ve özgürdür...

Bir kısrak olmalı, benimle yanımda koşan, yelesini savura savura bana doğru...

Gövdemizden akan ter, bizi özgür kılmalı, rüzgarın çarpmasıyla, serinlemeliyiz...

Ve ben ona hava atmalıyım daha hızlı koşmaya çalışarak, kaslarım ortaya çıkarken

Soluklarını ensemde hissedecek kadar yakın olmalı ben şaha kalkmışken...

Ormanlara dalmalı benimle şuursuzca, sık ve dikenli ağaçların, çalıların arasına...

Bana güvenmeli, peşimden gelmeli, gerektiğinde "tırıs" yürüyebilmeli benimle ahenkli...

Vahşi ormanın güzelliklerini ve en lezzetli otları nerede bulacağını öğrenmeli benden...

Beni dinlemeli, çünkü ben ormanların, ben büyük kırların, ben taşlı yolların koşucusuyum.

Ve eğer becerebilirse bu yolculuklarda her gün hızıma yetişmeyi ve ayakta kalmayı,

Sevişmeliyiz uçsuz bucaksız kırlarda, bir aygır ve kısrağa yakışır şekilde, hergünün gecesinde...

Her yeni gün aydığında, başka bir yolculuğa çıkmalı benimle, nereye gideceğini umursamadan...

Hızlı, özgür, vahşi, coşkulu ama sakin, uysal, ehil ve yavaş, ahenkli ve şefkatli olmalıyız.

Her yolculuğun sonundaki, güneşi devirip, dağların ardına saklanıp, sevişmelerimiz gibi...

12 Ağustos 2010 Perşembe

Şimdi gitme zamanı...

Şimdi bir şeyler söylemek zamanı gibi gözükse de,
Söylenen söylendi, öyle söylenmek istenmese de .
Pek çok defa istenmeden, sevgi için dile gelse de...
Ve gözlere birkaç damla anlamsız yaş verse de...

Şimdi bir şeyler söylemek zamanı gibi gözükse de,
Şimdi susmanın en doğru zamanı, beceremesen de...
Yorgun ve yaşlı kalbi kırmamak için, istemeden de...
Ve şimdi tam da yeri yok olup gitmenin, zamanın içinde..

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Gömelim gitsin...

Çal çanları be adam, çal kuvvetlice durma...
Görmüyor musun kalkan şu cenazeyi?
Bırak dua etmeyi, asıl tüm gücünle, çal çanları
Sonra gel gir şu tabutun altına, taşı sen de

Bir el at be adam sen de, gel de bir el at
Gömelim şunu artık, kimse görmeden
Bırak hayıflanmayı, geçti artık, bir el at
Sonra kaz toprağı küreğinle, en derin şekilde

Ört üstünü tabutun be adam, ört ki görülmesin...
Toprağını bolca at, gözükmesin dört kollu
Bırak ağlamayı yahu artık, toprağını bol koy
Sonra düzelt ellerinle, üstü şekilli olsun

Şimdi çok dizlerinin üstüne, çök be adam...
Görmüyor musun gömdük onu en derine
Çök artık, çünkü anlamı yok ayakta kalmanın
Aşk öldü ve gömdük, sen ayakta kalsan ne yazar

....

Sahipsiz, kaskatı kalbim bu gece,
Bomboş göğüs kafesimin içinde...
Görevini yapmakta sadece,
Ayakta kalmam için bir süre...

İçi boş atmakta kalbimin bu gece
Bomboş göğüs kafesimin içinde...
Beklemekte öylece sadece,
Yaşamını bitirmek için gerektiğinde..