10 Eylül 2009 Perşembe

......

Gözlerini hayal ettim tüm gece,
Gözümün önünden hiç gitmeyen gözlerini…
Mavileri taşmıştı içinden,
Taşıp sel olmuştu yanaklarında…
Siliyordum ellerimle ama
Ardı arkası kesilmedi hıçkırıklarının…
Sana sarıldım bütün gece…
Seni susturup, seni avutmak için…
Sense durmadan, usanmadan ağladın,
Dedin; “bunlar beni üzdüğün için”


.......

Bir yaz günü aldı seni benden,
Sıcaktı bir şey hissetmedim.
Aynı vücuttaki kesik gibi,
Sıcakken yaran acımaz canın…
Soğudukça, kan durdukça,
Acısı kor insana…

Bir kış günü döndün bana…
Soğuktu bir şey hissetmedim.
Donmuştu tüm bedenim,
Günler geçtikçe ısıttın beni…
Zamanla anladım beni sevdiğini,
Ve beni aslında hiç terk etmediğini

6 Eylül 2009 Pazar

……..

Gökyüzünde bir bulut olsam kocaman ve bıraksam kendimi rüzgara,
İstediğim şekle girip, bembeyaz süzülsem nereye götürürse beni, oraya
Hiçbir engelle karşılaşmadan gökyüzünün uçsuz bucaksız tarlasında…

Bir damla yağmur olsam, yağsam saf ve temiz ve bıraksam kendimi sulara,
Aksam masmavi ve şeffaf, istediğim nehre, göle, gölete ya da okyanusa…
Ve buharlaşsam yine gökyüzüne, beni az önce bırakan bulutun koynuna…


….....

Oltanın ucuna takılmış, zavallı bir balık gibi
Yakalanmışız bizim olmayan bir başka hayata
Çırpınıyoruz anlamsızca hepimiz, fakat nafile,
Üstümüzde, bize yapışmış istemediğimiz bir elbise

Bizler aslında kimiz, neyiz, neler oluyor bize
Kim vermiş bu yazılmış sahte senaryoyu elimize
Ve kimin için oynuyoruz bu anlamsız sahneleri
Üstümüze göre dikilmemiş bu yıpranmış kostümle

Çıkarsak etiketini, atsak üstümüzden bu kaftanı
Ne oyun kalır oynanan ne de senaryo yazılan
Bazıları ayakta alkışlar, bu cesur hareketi gerçekte
Ama çoğunluk ayıplar seni, çünkü Kral çıplaktır sahnede



……..

Oturduğum yerden güneşi göremezsin, boşuna bakıp durma.
Evet, hava aydınlanır, sonra da kararır yine, o belli döngüde…
Fakat dedim ya göremezsin güneşin doğuşunu ve batışını…
Senden gizler kendini, bitmez enerjisini ve o sıcaklığını…

Hep beklerdim bizim oralarda görmeyi o sarı-kızıl gezegeni…
Evet bahsederler hep bilenler önceden, nasıl güzel olduğunu …
Fakat dedim ya gören olmamıştır yıllardır henüz bizim oralarda…
Ve hep derler, boşuna bekleme,alışacaksın hayat böyle burada…

2 Eylül 2009 Çarşamba

Boğazı geceleri daha da seviyorum seyretmeyi,
Hayatın tam gerçeği gibi, sahnesini alıyor.
Yakıyor beyaz ışıklarını yavaş yavaş kıyılarında...
Gemiler gitmeye çalışıyor o karanlıkta, sularda...
Ve kaptan bağırıyor “iskele alabanda”...

Hepimiz birer gemi kaptanıyız bu hayatta...
Kimimiz kısa yol, kimimiz uzun yol bröveli...
Miçolar, tayfalar ve dillerimizde Vikinglerin bestesi,
Rotamız, yaşadığımız hayatımızın seyri,
Ve kaptan bağırıyor “tüm motorlar tam yol ileri”...

Ve bizler hayat boğazından geçerken,
Evler var bize rehberlik için ışıklarını yakan,
Yıldızlar var yön bulmamız için göğe yayılan,
Bir de elimizde pusula, dümene arkadaş,
Bu yolculukta, tüm ekip birbirine sırdaş...

Tüm bu karanlığın ötesinde, rotanın üzerinde,
Sevgili bekler çoğu zaman varacağın limanın üstünde,
Ya da sevgiyi bulma umudu limanın ötesinde,
Ama ne olursa olsun gemi yol almalı ileriye,
En üst rütbeli, göklerdeki kaptanın önderliğinde...
Onca kalabalık arasında yalnız hissettin mi hiç kendini?
Yahut, hayatın onca güzelliği arasında sevimsiz ve çirkin…

Hiç biriyleyken de hissettin mi ona ait olmadığını?
Dünyanın en güzel ve özel kadınıysa da karşındaki…

Hiç oturduğun eve, yattığın yatağına yabancılaştığın oldu mu?
O evde misafir gibi dolaştığın, emanet uykular biriktirdiğin…

Yürüdüğün asfalt yolun çakıl, giydiğin kıyafetin çaput,
Ve içtiğin suyun çamur, yediğin yemeğin hamur olduğu?

Eğer bunlar oluyorsa dostum, tek şey var seni kurtaracak.
Anlamsızca, umarsızca, ve çılgınca aşka aşık olmak.
Ben kendimi anlasam zaten anlatacağım sana da
Sorun, bana beni kim anlatacak tam olarak, orada
Ben beni bilmezken, sen beni nerden bileceksin
Ben gösteremezsem, sevmeyi nerden öğreneceksin

Beni dinle her ne kadar bilmesem de kendimi
Sen beni dinle bak anlatıyorum sana gerçek sevgiyi
Beni bilmesen de, öğrenmiş ol, bilmediğin bu erdemi
Çünkü kendini bilmek gerekmez, sevmek için seni

1 Eylül 2009 Salı

Derin bir nefes çektim içime, hayatı kokladım.
Çam ormanlarının keskin kokusunu ciğerlerime,
Denizlerin sonsuz turkuazını gözlerime,
Bulutların yumuşak beyazını ümitlerime,
Gecenin korkutucu karanlığını geçmişime,
Güllerin kırmızısını aşkın yarınına sakladım.
Şimdi sen beni düşünmüyorsundur tabii…
Zaten neden düşünesin ki bu zavallı şairi…
O sana yazarken kalbinden gelenleri,
Sen gününü gün et karınca misali…
İskelenin ışıkları yandı birer birer, boğazın üstünde kara bulutlar ortaya çıkınca,
Böyleydi gerçekte, bir taraf aydınlanırken, bir taraf ta sönerdi hayatım da…
Bir gemi ayrılırdı iskeleden, başka bir gemi usul usul yanaşırken rıhtıma,
Böyleydi sevgi de, biri girerdi hayatına, bir diğeri seni terk ederken anlamsızca…

Bulutlar çeşitli şekillerde geçit törenindeydiler, gökyüzünde hazırlanmış sahnede…
İnsanlar da geçerdi hayatından çeşit çeşit, yazmakta olduğun yaşam adlı eserde,
Bir gemi ayrıldı iskeleden, başka gemiler yanaşmaya çalışırken boşalan iskeleye,
Bense yetişmeye çalışırım her seferinde o ayrılmakta olan gemiye son demde…
Ekinlerin tohumları kupkuru olmuş sıcakta
Yüzü su görmemiş sararıp solmuş başakların
Çiftçi uzaktan bakar olmuş toprağına
Ve toprak bu durumdan çok mutsuz

Ne bir gelen var ne de bir geçen yanından
Arada bir kargalar konuyor üstüne toprağın
Onlar da eşeliyorlar amansızca içini bağrını
Ve toprak bu durumdan oldukça çok huzursuz

Ne bir rahmet ne de bir damla su düşüyor
Bir melek var gidip- gelen yanına, o da bazen
Tek gördüğü su onun içine akan gözyaşları
Ve toprak bu durumda kavrulup kahroluyor

Yağmurlar başlasa dolu dolu, sağanak halinde
Yıkansa Melek üstünde toprağın yağan rahmetle
Alsa toprak içine onun ışığını ve yumuşak kalbini
Ve toprak sunsa, Meleğe biriktirdiği bolluğu ve bereketi
Dün akşam sana kaldırdım kadehimi,
Sen yokken yanımda…
Sana içtim, içtenliğine ve sağlığına,
Aşkımıza içtim, güzelliğine ve harika olmana…

Dün akşam gözlerine kadeh kaldırdım,
Sen yokken yanımda…
Gözlerine içtim, anlamlı ve derin, sevgi dolu,
Bakışlarına içtim gözlerinin, bana bakarken anlattıklarına…

Dün aksam sesine kadeh kaldırdım.
Sen yokken yanımda…
Yumuşak, anlayışlı ve içten sesine,
Yankılanırken kulaklarımda,
Aşkım, sevgilim canım derken sen bana…

Dün akşam kalbine kadeh kaldırdım.
Sen yokken, yanımda Melekler tarafından,
Kutsanmış, iyilikle yıkanmış kalbine…
Belki de her şeyim ile hak etmediğim
O masum, büyüleyici sevgine…
Kulaklarda çalan gitarın tınısı, kadife sesiyle şarkısını söylüyor kadın
Kadın aşk diyor, sevgiyi anlatıyor, tarif ediyor ölümsüz ilişkiyi
Adam, kalbinden ve aklından geçirirken uzaktaki sevgiliyi

Gökyüzünde yüzen yüzlerce yıldız, Ay’ın gülen yüzünü seyrediyor adam
Ama yalnız, tek başına kalbi elinde, sunmak üzere hak edecek kişiye
Kadın biliyor mudur acaba, o kalp o elde onu bekler, hak edecekse…
Hayal et uçsuz bucaksız kumsalı, eşsiz mavinin kenarında
Dalgaların sevgiyle okşadığı biçimli kıyılarında
Bulutların gölgesi vuruyor suların masum maviliğine
Balıkçıllar vokal yapıyor, dalgaların aşk müziğine

Güneş usul usul saklanıyor, yitip gidiyor ufkun ardından
Çalmadan sahnesini Ay’ın geceye söylediği serenatından
Yıldızlar beliriyor bir bir uçsuz bucaksız siyah gökyüzü sahnesinde
Her biri gülümsüyor, şarkılar soyluyor ahenkli bir koro halinde

Bak iste güzel sevgili, evrenin dile geldiği aşkta en romantik perde
Senin için hazırlandı oyunda tüm bu dekor ve sahne, artik yeter gel be!
Sen Turna kuşu, sen ki kanatlarından aşkına örtüler yaptın
Sen ki aşkın kılığında yeryüzünde insanlarla dolaştın
Ve sonunda bana hoş geldin güzel kuş, aşkı ve beyazlığı sunmaya
Sen Turna kuşu, sen ki Tanrı’nın büyüsünün güzel ve narin kuşu
Sen ki kanatların kırıldığında elime uçtun O’nun da yardımıyla
Ve sonunda hoş geldin bana, gururuma ve ömrümü uzatmaya
İlk gece daha güzel yaşanamazdı erkeğin hayalinden farklı
Tek istediği bir kere olsun yakından gözlerine bakmaktı
Konuşmasını duymak, saçıyla oynamasını seyrederken
Yemeğini bile yemedi o gece, gözlerini ondan alamazken

İşte öyle yanında uzanmış yatarken kadın,
Üstüne gökyüzünü örttü erkek
Yıldızların aydınlattığı
Güzel yüzünü hayranlıkla seyrederek
Bu akşam çok karanlık kuzey yıldızı yok gökyüzünde,
Gülen yüzünü özledim gözümün önünden gitmeyen hayalinde
Sohbetin olmayınca bitmiyor çok uzun bu kahrolası gece,
Seni bekliyorum yine aklımda seninle, sensizliğimde…
Tüm yalnızlığımla duruyorum ayakta zar zor;
Elim kolum bağlı ve zaman geçiyor
Yoksa, Aşk benim için gizli bir yerlerde saklanıp,
Hain bir pusu mu kuruyor

Bu sırada beklerken belki de
“O” da tüm yalnızlığıyla ve hüznüyle orada uzaklarda,
Acep aşkım yaşamak için onun kalbinde atıp, nefes alıp,
Benim sarılmamı mı bekliyor
Yok oyle ölümsüz aşk, ebedi sevgi
Bak ne diyorum iyi dinle beni
İnsanoğluyuz biz, karakterimiz belli
Ben gelirim, sen gidersin
Sen gelirsin, ben giderim geri...

İstiyorsan gerçekten karşındakini
Zamanında vereceksin kalbini ve sevgini
İş işten geçtikten sonra kim takar seni
Sen konuşursun, o duymaz sesini
O konuşur, senin umrunda bile olmaz sevgi
Aramadın hala
Telefonu gözlüyor gözlerim,
En sevdiğim müzikleri bile
Duymuyor artık kulaklarım
Mesaj sesi hariç herhangi bir şeye
Şifrelenerek kapatılmış
İşitsel yollarım

Gözüm bir telefonda,
Bir şiirimde sana yazdığım
Kulaklarıma inanmıyor aklım
Duymasam belki görürüm diye
Ya da belki unuttun beni
Belki hiç hatırlamıyorsun
Ya da umursamıyorsun
Ask, sevgi sonu keder senin yokluğunda
İnancım kalmıyor her geçen gün yalnızlığında
Bazen düşünüyorum hakkettimdi gerçekten
İnsan hata yapar mı böyle severken
Ask, sevgi sonu hüzün böyle olunca
Neye yanayım bilmem, sana mı, yoksa bana
Bazen isyan ediyorum yokluğuna böyle severken
Sensiz hayat çok tatsız sevgilim, dön erken
Rüzgar, boşluğu yüreğimde,
Burnumda teninin kokusu,
Siner hasretin akşama…
Dokunmaktır bazen sevmek,
Özlemektir aramaktır hep yanında,
Gözler anlatır.
Fazla söze gerek yok.
Bazen gözler anlatır her şeyi bebeğim…
Bana hayaldeki sevgiliyi anlat deselerdi,
Seni tanımadan seni anlatırdım.
Sevgilimin gözleri derin, ister gözlerimi,
Sevgilimin sözleri benim, ısıtır yüreğimi,
Sevgilimin elleri narin, okşar benliğimi
Sevgilimin kalbi, ah sevgilimin kalbi,
İşte ben ona veririm, bu dünyada son nefesimi
Denizi bilir misin aşkım, rüzgar olmadığında sakindir
O güzelim masmavi örtü göğün altında,
Denizi bilir misin peki aşkım, nasıl coşar,
Ufacık bir rüzgarda bile, göğe doğru…
Çeker nefesiyle onu kendine gökyüzü,
Dalgalar ulaşmak ister göğe, onu öpmek istercesine…
Mavi Gökyüzü sakindir, anlamazsın bile,
O güçlü nefesin ondan geldiğine…
Ve dalgaları kendine çektiğine…
Uzanır dalgalar o mavi huzur dolu gökyüzüne sarılmak,
Ve onu öpmek için…
Uzanır tüm gücüyle, çünkü bilir ki,
İki mavi asla kavuşmamıştır dünya tarihinde…

İster ki bir ilki yaşasınlar,
Olmayacak denen o üstün sevgiyi tatsınlar masallardaki..
Dalgalar sevgi doludur,
Anlamazsın bile o azgınlığın altındaki uysallığı
Ve sevgiye açlığı… Birleşir mi deniz ve gökyüzü?
Birleşir mi evrenin en özel iki mavisi, sence aşkım?
Tutar mı kollarında dalgalar gökyüzünü,
Öpebilir mi o beyaz bulutlar gibi yumuşak dudaklarından…
Hayal eder dalgalar, ister dalgalar,
Masallardaki gibi yaşansın aşkları, sonsuza dek…

Coşar, uzanır yukarıya,
Seslerini duyarsın dünyanın öbür ucundan dalgaların,
Seviyorum diye bağırırken…
Kulak versin herkes bu çığlıklara,
Dinlesinler ki öğrensinler gerçek sevgi nedir aşkım…
Gerçek sevgi, imkansızı istemektir aşkım,
Gerçek sevgi işte öyle coşmaktır ve işte öyle sarılmaktır.
Gerçek sevgi bağırmaktır bunu yaparken,
Umarsızca, sevgini tüm evrene…
Gerçek sevgi evrenin seni saygıyla dinlemesidir.
Tüm bunlar olurken ve sana yardım etmesidir.
Gerçek sevgi işte tam da benim seni böyle sevmemdir.
Tam da böyle aşkım…
Gecenin Karanlığında yol gösteriyor yıldızlar ışıklarıyla,
Sevginin yoldaşlarına…
O yoldaşlar ki sevgiyi gece –gündüz yorulmadan ararlar.
Tüm kalplerde…
Her insan bir sevgidir, her insan farklı bir sevgidir.
Onların gönüllerinde…

Yoldaşlar kırılır bulamayınca sevgiyi karşıdaki gönülde,
Görmeyince gözlerde…
Hassastır sevginin dostları yıldızlar gibidirler.
Gitgide ışıkları söner, sevgisiz…
Güneşini bekler her bir yoldaş yeniden ışık saçmak için,
Parıldamak için…

Ben sevginin yoldaşı, ben gecenin yıldızı,
Sönmek üzereyken naçizane varlığım,
Seni buldum, güneşimi buldum,
tekrar nefes verdin bana
Enerjinle, varlığınla…
Sen aşkım, sen, beni aradığım yola ulaştırdın,
Sonsuz ve güçlü ışığınla…
Sana yazıyorum bu dizeleri ey tatlı sevgilim…
Şarabın tadında dudakların, tanrılara içtiğim…
Ölümsüz Tanrılar gibi güzelliğin, Mitlerden bildiğim…
Yunan tanrısı Afrodit’ten daha anlamlı gözleri…
Vücudu daha güzel ve alımlı İsis'ten,
Tanrıların seçtiği Helen’den daha güçlü ve gerçek, Yüce sevgisi…

Senin sevgin; bana savaşma gücünü veren hayatla
Senin gözlerin; Troya’yı yeniden kurarım onların uğruna
Tanrıların içkisini doldurup kadehime, Kaldırmaya değer varlığına…
Öyleyse sana içiyorum sevgilim, sevgine…
Afrodit'ten, Helen'den, İsis'ten de yüce kalbine…
Tanrıların katından inmiş, Güzel meleğime…
Sensizlikte kollarım kuvvetsiz, kalkmıyor sensiz…
Sensizlikte gözlerim kör, görmüyor sensiz…
Sensizlikte sözlerim boş, konuşmuyorum sensiz…
Sensizlikte ellerim yok, hissetmiyorum sensiz…
Sensizlikte kalbim atmıyor, yaşamıyorum sensiz…
Sensizlikte, sensizliği bile yaşayamıyorum.
O kadar doluyken senle ve sevginle…
Senden uzakta, geceler işkence...
Seni ve gözlerini özledim en çok...
Bana kimse bakmadı öyle hayatımda...
Bana öyle tekrar bakman için,
Gözlerimden bile vazgeçerdim.
Burada öylece beklesem seni umarsızca günlerce ya da aylarca…
Diyebilir misin geleceğini bir gün koşarak bana, sana açtığım kollarıma…
Burada öylece dursam ve bakmasa gözlerim asla başka bir kadına…
Hadi söyle bana, görebilir misin günün birinde gözlerimdeki aşkı acaba…

Burada öylece dursam ve tıkasam kulaklarımı başkalarının söyledikleri laflara …
Diyebilir misin acaba, bir gün sadece senin söyleyeceğini o aşk şarkılarını bana…
Ve dursam öylece, nefes almasam, kalbim atmasa bir daha günlerce, aylarca…
Hadi söyle bana, günün birinde, tek bir cümlenle döndürür müsün beni tekrar hayata…
Beni bir kere bırakıp gittin ya,
Alıştım dedim ya bu bırakmalarına
Bırakırsan bir kere daha
Koymaz dedim ya artık bana
Yalan! Sakın inanma…

Gidersen bir kez daha
Alırsan tüm inandığım şeyleri
Çekersen tenimden tenini
Tutamazsam bir daha ellerini
Ölürüm! İnan….
Al beni mavi deniz
Sevdiğimin gözleri deniz…
Al, götür beni ona
O beni bekler
Dalgalarınla sürükle beni sevdiğime
Daha hızlı, daha güçlü, korkma!
Korkma!
Tutar beni o, narin kollarıyla
Sen yeter ki çabuk ol!
Canım acımaz, o beni tutmasa da
O güzel, şefkatli kollarıyla
Bilmek yanımda olacağını
Tek ilacı dalgaların vereceği acının